Aç Gözlü Maymun Çiko
Bir varmış, bir yokmuş… Geniş gökyüzünün altında, yemyeşil ve huzur dolu bir orman varmış. Bu ormanda yaşayan hayvanlar, doğanın güzelliğinin tadını çıkararak mutlu mesut yaşarlarmış.Günlerden bir gün, yaramaz maymun Çiko ormanda bir o yana bir bu yana zıplayarak dolaşıyormuş. Tam bir ağacın dalından diğerine atlarken yerde kocaman, devasa bir meyve görmüş. Daha önce hiç böyle bir meyveyle karşılaşmamış. Ne kokusunu biliyormuş ne de tadını…
“Bu meyve gerçekten güzel mi acaba?” diye düşünmüş Çiko. Eğer tadı güzelse, onu taşımaya değer bulacakmış. Ama eğer beğenmezse bu kocaman meyveyi taşımaya hiç zahmet etmeyecekmiş.Meyvenin kabuğuna dokunmuş. Sert olduğunu fark edince biraz tereddüt etmiş. “Bu kadar sert bir şeyin içi güzel olabilir mi?” diye düşünmüş. Yine de merakına yenik düşerek meyveyi kaldırmış ve tüm gücüyle yere atıp parçalamış.
Meyve çatlamış ve içi ortaya çıkmış. Çiko gözlerine inanamamış! İç kısmı kıpkırmızı ve çok sulu görünüyormuş. Biraz daha yaklaşıp koklamış. Mis gibi kokuyormuş. Artık dayanamamış, küçük bir parça alıp tadına bakmış. Gözleri kocaman açılmış. “Bu harika bir şey!” demiş ve bir lokma daha yemiş. Sonra bir tane daha… Derken meyvenin büyük bir kısmını bitirmiş.
O anda aklına arkadaşları gelmiş. “Bu lezzetli meyveyi onlarla da paylaşmalıyım.” diye düşünmüş. Ama sonra içindeki açgözlülük devreye girmiş. “Eğer onlara haber verirsem, meyve hemen biter!” demiş kendi kendine. Bu düşünceyle, kimseye haber vermeden meyvenin tamamını yemiş.Midesi iyice dolmuş, hatta karnı şişmiş. “Artık eve gitme vakti geldi.” diye düşünerek ayağa kalkmaya çalışmış ama… Pat! Yere düşmüş.Tekrar denemiş ama yine düşmüş. Karnı inanılmaz derecede ağrıyormuş!
“Şimdi ne yapacağım? Eve nasıl gideceğim?” diye kaygıyla düşünmüş. İçinden bir ses, “Eğer arkadaşlarım burada olsaydı, bana yardım ederlerdi.” demiş.
Sonunda tüm gücünü toplayarak bağırmış:
“İmdat! Hareket edemiyorum, karnım çok ağrıyor!”
Yakınlarda uçan kargalar Çiko’nun yardım çığlığını duymuş ve hemen yanına gelmişler. Endişeyle, “Ne oldu Çiko?” diye sormuşlar.
Çiko zorlukla konuşarak, “Lütfen Doktor Puki’ye haber verin! Kıpırdayamıyorum, karnım çok ağrıyor!” demiş.
Karga dostları hiç vakit kaybetmeden gökyüzüne doğru süzülerek Doktor Puki’yi aramaya gitmişler. Kısa süre sonra onu bulup Çiko’nun yanına getirmişler.
Doktor Puki, Çiko’nun halini görünce başını iki yana sallamış. “Ne yaptın sen Çiko?” diye sormuş.Çiko utanç içinde başını eğerek, “Açgözlülük yaptım, Doktor Puki… Bu kocaman meyveyi tek başıma yedim. Arkadaşlarımla paylaşsaydım, hem onlar mutlu olurdu hem de karnım bu kadar ağrımazdı.” demiş.
Doktor Puki gülümseyerek, “Üzülme Çiko. Hata yapmak doğaldır, ama önemli olan ders çıkarmaktır. Bir daha böyle bir hata yapma. Unutma, paylaşmak güzeldir!” demiş.Doktor Puki’nin verdiği ilaçlarla Çiko kendini daha iyi hissetmiş. O günden sonra Çiko, ne zaman güzel bir şey bulsa hemen arkadaşlarıyla paylaşmış. Çünkü paylaşmanın, yalnızca yiyecekleri değil, mutluluğu da çoğalttığını öğrenmiş.
Ve ormandaki hayvanlar, her zaman olduğu gibi mutlu bir şekilde yaşamaya devam etmişler…
Masalın Ana Fikri: Paylaşmak, mutluluğu çoğaltır. Açgözlülük ise yalnızca üzüntü ve pişmanlık getirir.

Yorumlar
Yorum Gönder